Değerli Meslektaşlarım,
Kalp “tamam” demeden ölüm gerçekleşmez. Tıpkı embriyogenezin 24. gününde başlayan kalp atımlarının diğer organlara “vira yelken” demesi gibi. Kalbimiz kanı pompalamayı bırakmadığı sürece görece hayat devam eder. Diğer organlara haksızlık etmek istemem ama hayatın başlangıç ve bitiş çizgisini hiç durmadan atarak tamamlayan kalbimize en değerli organımız yakıştırması yapmak yanlış olmayacaktır.
Kalbimiz dakikada 70 defa atsa (ki daha fazla atabilir) saatte 4200, günde 100.800, yılda ise 36.792.000 atım eder. Sahib(es)ine hiç hissettirmeden süregelen inanılmaz bir devamlılık, sorumluluk ve işkoliklik. Zam(an) gelir kalp yorulur ama, dakikada aynı sayıda atım yapsa da yeterince kan volümünü dolaşıma veremez ve/veya kendisine gelen kanı iştahla alamaz. İşte o ana kadar hissedilmeyen 36.792.000 atımın değeri hissedilir olur.
Tüm kardiyovasküler hastalıkların, araya ölüm girmez ise, ulaşacağı son nokta kalp yetersizliğidir. Birçok kanser türü kadar ölümcül olan kalp yetersizliği gerek etiyolojisindeki çeşitlilik gerekse de etkilediği kalp dışı sistemler nedeniyle bir sendrom olarak kabul edilmektedir. Kalp yetersizliği yıllardır sol ventrikülün ejeksiyon fraksiyon değerine göre tanımlanmış ve sınıflandırılmıştır. Bu tanımlama elbette yanlış değildir; kalp en nihayetinde bir kan pompalama organıdır. Ama kalbin fonksiyonlarının sadece ejeksiyon fraksiyon değeri üzerinden yorumlanması bu sendromu hafife almak olacaktır. Ejeksiyon Fraksiyonun hayatımıza girmesi ne tesadüftür ki benim de doğum tarihim olan 1965 senesinde olmuştur. American Collage of Cardiology toplantısında Amerikalı Dr. Stuart H. Bartle tarafından ilk defa dile getirilen bu ölçüm yönteminin adı toplantı akabinde yayınlanan makalede “ejected fraction” olarak isimlendirilmiştir. İlginçtir Dr. Bartle bu önemli açıklamayı yaptıktan birkaç sene sonra Kardiyoloji ihtisasından vaz geçerek Psikioterapist olmuş ve yaşamının geri kalanını insan hakları konusunda çalışarak geçirmiştir. Son yıllardaki gelişmeler neticesinde Kardiyoloji biliminde de kalp yetersizliğine ejeksiyon fraksiyon temelli yaklaşımdan vaz geçilmek üzeredir. Bu vazgeçiş kalp yetersizliği fizyopatolojisinin daha iyi anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Yani bakış açıları yeni tedavi yaklaşımlarının da önünü açmaktadır. Son gelinen noktada artık kalp yetersizliği etki alanı gereği sadece klinisyen kardiyologları değil girişimsel kardiyologları, aritmi ve görüntüleme ile ilgilenen kardiyologları ve kalp nakil cerrahlarını da yakından ilgilendirmektedir.
Avrasya Kalp Yetersizliği Derneği misyonu gereği bu sendromun tanısından tedavisine, önlenmesinden takip yöntemlerinin geliştirilmesine kadar tüm heyecan verici gelişmeleri kalp yetersizliğine gönül vermiş hekimlere aktarmakla ve onlarla iş birliği yapmakla yükümlüdür. Kongremizin derin bilimsel içeriği konularında uzman deneyimli akademisyenlerce interaktif olarak ele alınacaktır. Bilimsel içeriğimizde kalp yetersizliğine yönelik ilaç ve cihaz tedavilerinin yanı sıra tanı ve takibinde kullanılabilecek biyobelirteçler, multimodalite görüntüleme yöntemleri, gelişebilecek aritmik hadiselerin yönetimi ve sol ventriküler destek cihazına veya kalp nakline aday olabilecek ileri evre kalp yetersizliği hastalarının nasıl yönetileceğine dair konular yer alacaktır.
Değerli meslektaşlarım, ilaç ve cihaz endüstrisinin değerli temsilcileri, sizleri 2-5 Ekim 2025 tarihlerinde Swissotel, Çeşme’de düzenleyeceğimiz 2. Avrasya Kalp Yetersizliği Kongresi’ne davet etmekten mutluluk duyuyorum. Tüm deneyim ve bilgilerin cömertçe paylaşılacağı kongremizde kalp yetersizliği ile mücadele için gelin iş birliği yapalım gelin birlikte güçlenelim.
Sevgi ve saygılarımla,
Prof. Dr. Ahmet Temizhan
Avrasya Kalp Yetersizliği Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı